İşe öncelikle duygusal açlığın ne olduğundan ve fiziksel açlık ile arasındaki farklardan başlayalım. Duygusal açlığı var olmayan sahte kaçış yolu olarak adlandırabiliriz. Yani; üzülüp sıkıldığımız, strese, depresyona ve baskı altına girdiğimiz durumlarda olumsuz duygular bizi yemek yemeye yönlendirir. Üstelik belki yaklaşık yarım saat kadar önce zaten açlık hissimizi yok edecek kadar gıda tüketmişizdir. Bu bir çeşit olumsuzluklardan kaçma yöntemidir. Tıpkı çikolata yediğimizde ‘serotonin’ yani mutluluk hormonu salgılamamız gibi.
Acıkan aslında bedenimiz değil, duygularımızdır. Biyolojik beslenme saatlerimizin sınırlarını aşarak, vücudumuza soktuğumuz gereksiz ve faydasız ek gıdaların tümü aşırı kilo, kronik hastalıklar ve obeziteyi beraberinde getirir. Bu durumun aynı sorunlardan kaynaklı fakat tam tersi olarak etki gösterdiği bir başka bozukluk ise; Anoreksiya nervozi beslenme bozukluğudur. Kişi stres, depresyon ve üzüntü kaynaklı kilo alma endişesi ile aşırı kilo kaybına doğru ilerler. Psikolojik sorunların kişiden kişiye göre göstermiş olduğu etkilerde değişkenlik gösterir.
Gerçek Olmadığını Anlamak Zor Mu?
Oldukça basit bir yöntem ile bulunduğunuz durumu rahatlıkla kavrayabilirsiniz. Öncelikle anlık ruh halimize bakalım. Canımızı sıkan bir durum var mı? Ne zamandır var? Çözebildik mi? ve en önemlisi şuan mutlu muyum? Ardından saate bakalım. Y
enilen son öğünün üzerinden ne kadar geçti? Bu soru diğerlerine nazaran daha somut bir gerçeklik taşır. Nedeni ise; gerçek yani fiziksel açlık uzun sürelerde oluşurken, duygusal açlık daha kısa sürelerde sık sık ortaya çıkar, bununla birlikte kişide fiziksel değerlerde bir fark yaratmamasına karşın(kan şekeri düşüklüğü gibi) öfke patlaması, hırçınlık ve huysuzluk gibi duygular yaratır.
Eğer yaşadığımız tam anlamıyla buysa işe öncelikle inkar yerine kabullenmekle başlamalıyız. Psikolojik sorunlar olan bir dönemden geçiyor olabiliriz fakat bunu çözecek bir çok farklı yönteme de sahibiz.
Ne Yapmalı ,Ne Yapmamalıyız?
Çaresizliğe kapılmak muhtemelen kaçış yollarımıza bir yenisini daha eklemek olacaktır. Ya da şimdi yerim, yarın yemem, bir taneden bir şey olmaz, yarın sabah yürüyüşe çıkarım gibi asla yerine getirilmemiş, ertelenmiş sözlerin bize hiçbir faydası olmayacaktır. Bizi duygusal açlığa sürükleyen durumlarda görmezden gelemeyiz tabi ki. Çözümlenmeyen sorunlara karşı yokmuş gibi davranmak, unutmak, üzerlerini örtmek kalıcı bir çözüm değildir ancak günü kurtarır. Görmezden gelinen küçük bir kar topu düşünün. En tepeden aşağıya inene kadar katlanarak büyür ve önüne çıkan her şeye zarar vererek ardında düzeltilmesi daha zor bir enkaz bırakır. Sorunlarımızı kar topu gibi büyümeden çözmek, felaketlerden kaçınmaya ve dönüşü olmayan hasarlar almaktan kurtulmaya yardımcı olacaktır.
Sorunlarımızın tespitinden sonra gelelim yapılması gerekenlere; Bizi rahatlatabilecek en basit ve etkili yöntem yazmak olabilir. Yani içimizi bir kağıda kolaylıkla dökebiliriz. Günlük yaşam düzenimizi ve bedenimizi zorlamayacak minik egzersizleri hayatımıza sokabiliriz.
Canımız ne zaman fazladan yemek yemek isterse kendimizi dışarı atıp sevdiğimiz şarkılar eşliğinde yürüyüş yapabiliriz. İlgimizi çeken spor aktivitelerini denemekte faydalı olacaktır. En iyi tanıdığımız beden kendi bedenimizdir. Nelerden hoşlandığımızı ya da hoşlanmadığımızı biliriz. Bu kolaylık ile bir yeme düzeni ya da diyet listesi oluşturabiliriz. Ara öğünlere yeşil çay, yoğurt, kuruyemişleri ekleyebiliriz. Verdiği tokluk hissinin yanı sıra kilo artışına da engel olacaktır.
Destek Almak
Çağımızın en büyük sorunlarından olan psikolojik hastalıklar maalesef henüz kişiler tarafından kabul edilebilir bir hal alamadı. Bu nedenle uzman bir kişiden destek almak en zor kabul edilen, yarı yoldan geri dönülen, kesin bir dille red edilen çözüm yolları arasında yer almakta. Sadece kronik hastalıklar nedeniyle yaşamış olduğumuz kilo artışı sorunumuzu diyetisyen ile çözebilirdik, fakat halihazırda bekleyen kar topu gibi, çözümleyemediğimiz sorunlarımızda eklenince vakit kaybetmeden bir psikolog yada psikiyatr ile görüşmekte fayda var.
Ruhsal hastalıkların fiziksel olanlardan bir farkı olmadığını, aynı tıp çatısı altında farklı dallara ait olduklarını en kısa zamanda sindirirsek toplum olarak daha sağlıklı olabiliriz. İlgili doktorumuz ile düzenli görüşmeler ve verilen tavsiyelere uymak bize bu yolda yalnız yürümediğimizi hatırlatacak ve bize yardım sağlayacaktır. Sorunlarımızı tespit etmek, onları kabullenmek başlangıç için etkili bir adımdır.
Dengeli ve düzenli beslenmek, irademizi korumak, sorunları görmezden gelmek yerine çözüm odaklı olmak, hoşlandığımız spor ve egzersizleri rutin hayatımıza sokmak bizi hem mutlu hem de sağlıklı bir birey haline getirecektir. Alabileceğimiz profesyonel yardımlar çözüme gitmemize hız kazandıracak etkili ve güvenilir bir yöntemdir. Başlamanın bitirmenin yarısı olduğunu unutmayalım.