Son günlerde gündeme düşen mankurt kelimesi büyük bir merak uyandırmıştır. TDK Mankurt nedir incelemesi yaptığımızda tanımlamada “Ulusal kimlikten uzaklaşan, içinde bulunduğu topluma yabancılaşan” sözleri yer almaktadır. Peki, Mankurt ve mankurtlaşma nedir, bu ifade dilimize nereden gelmiştir.
Cengiz Aytmatov, o güzel eserinde bu kavramı dünya insanlarına tanıştıran ilk kişidir. Gün Olur Asra Bedel romanında Mankurt kelimesinin ne anlama geldiği bir bölümde yer alan hikâyesi ile anlatılmaktadır. Bu romanda Kazangap gömülmek üzere Ana-Beyit mezarlığına götürülmektedir. Ana-Beyit Mezarlığı adını Nayman Ana adlı, orada gömülü olan efsanevi bir insandan almaktadır. Nayman Ana Efsanesinde o soğuk kelime Mankurt nedir ve neden mankurtlaşma ifadesi anlatılmaktadır.
Mankurt Nedir? İşkence ile Mankurt Olanların Hikayesi
Cengiz Aytmatov’un Gün Olur Asra Bedel isimli romanında yer alan Efsane Juan-Juanlar’ın bozkırı istila ettikleri zamanlara dayanır. Sarı Özek’i işgal eden bu kavim esirlere korkunç işkenceler etmekteymiş.
Savaşlarda esir olanlardan en şanslı olanları, köle olarak başkalarına satılanlar olurmuş. Başka ülkelere satılanlar kendilerini çok iyi hissederlermiş, çünkü bunların bir yolunu bulup kaçma ihtimali varmış. Esir olanlar en sonunda bir yolunu bulup kaçarlar ve yuvalarına döndüklerinde Juan-Juanlar’ın yaptığı işkenceleri herkese anlatırlarmış.
Savaşta esir edilenler arasında en bahtsız olanları ise güçlü ve genç olanlarmış. Bu barbar kavim bunları kendilerine ayırır, türlü türlü işkenceden geçirirmiş. Bunlar arasında en korkuncu, esirin tüm benliğini yitirmesine sebep olan bir tür işkenceymiş. İşte bu işkenceler sonrasında ortaya çıkan kişi ise artık bir mankurt olurmuş.
Mankurt İşkencesi
Juan-Juanlar önce tutsakların tüm saçlarını kısaltır ve tek tek saçları kökünden sökerlermiş. Bu esnada aralarından usta kasap olanlar bir deve keser ve derisini yüzerlermiş. Devenin boyun derisini daha sıcak haliyle esirin tek tek saçları sökülmüş kanlı kafasına bir bone gibi geçirirler, bu deriyi de kafaya sıkı sıkı sararlarmış.
Bir devenin boyun derisi onun en kalın deri kısmıymış ve bu deriden 3-4 esire yetecek kadar deri çıkarmış. Kafasına deri geçirilen esirler elleri bağlanır, kafasını yerlere sürtüp deriyi çıkarmasın diye boynuna tahta bir kalıp yerleştirilirmiş. Bu işkenceye de deri geçirme işkencesi derlermiş. Bu işkenceyi yaptıkları esirleri acı çığlıkları duyulmasın diye ıssız yerlere götürür başlarına da bir nöbetçi bırakırlarmış.
Çölde güneş altında aç ve susuz birkaç gün bekleyen bu esirlerin büyük çoğunluğu acılara dayanamayıp ölürmüş. Ölümleri açlık veya susuzluktan değil taze deve derisinin güneşte iyice kuruyup kafalarını bir mengene gibi sıkmasındanmış. Ayrıca tek tek yolunmuş saçlar çıkmaya çalışırken üste deve derisinden geçemeyince içe doğru uzayıp kafaya bir diken gibi batarmış.
Benliğini Kaybeden Mankurt
Bu işkencenin beşinci günü tüm esirlere tek tek bakan Juan-Juanlar eğer bir kişi bile kalsa sevinirlermiş. Çünkü o artık bir Mankurt olmuştur. Bu esir artık kim olduğunu, nerden geldiğini, anasını, babasını hatta insan olduğunu bile bilmezmiş. Bu nedenle mankurt nedir sorusunun cevabı kendine ve çevresine yabancılaşan olarak verilebilir.
Nayman ana haricinde hiçbir kimse mankurt olan evladını arama ve kurtarma çabasına girmemiş. Nayman ana ise oğlunun mankurtlaşma sebebi ile kendini tanımamış hatta Juan-Juanların istemesi üzerine annesini ok ile öldürmüştür.
Mankurt Ne Anlama Gelir
İşte bu efsaneden gelen Mankurt ifadesi, insanın geçmişini, neler yaşadığını dikkate almayarak ve duygu kırıntıları bile taşımayarak bir makine gibi hareket etmesini temsil eder. Bu makine sadece kendisine yemek verenleri dinler, onların direktiflerini yerine getirir, vicdan gibi ahlak gibi insani duygular taşımaz.