Asal gazlar nasıl ışık verir? sorusu başta bu konuya ilgi duyanlar olmak üzere birçok kişi tarafından merak edilmektedir. Asal gazların bir diğer adı da soy gazlardır. Soy gazlar diğer elementlere göre daha az tepkimeye girme ihtiyacı duyar. Bu sayede oldukça kararlı bir yapıya sahiptirler. Kararlı yapıya sahip elementler doğada saf halde bulunur. Bileşik oluşturmadıkları için soy gazların doğada bulunma oranları diğer elementlere göre çok daha düşüktür.
Helyum (He), Neon (Ne), Argon (Ar), Kripton (Kr), Ksenon (Xe) ve Radon (Rn) olmak üzere doğada saf olarak 6 adet asal gaz bulunmaktadır. Tüm asal gazlar aynı zamanda ametaldir. Soy gazlar ile diğer ametal elementleri birbirinden ayırmanın en kolay yolu elektron paylaşımını incelemektir. Soy gazlar elektron paylaşmaz ya da ortaklaşa kullanmaz. Ametaller ise bileşik oluşturacakları diğer elemente göre pozitif ya da negatif değerlik elektron alabilmektedir. Ayrıca soy gazlar saf halde bulundukları için diğer elementler ile birleştirilemez.
Asal Gazlarda Işık
Asal gazlarda ışık verme özelliği, asal gazların bu özelliklerinin keşfedilmesi ile orta atılan onlarca fikirden biridir. Asal gazların keşfi ile birlikte atom tarihinin seyri de değişmiştir. 19. Yüzyılın başlarında bu keşif ile birlikte asal gazlardan / soy gazlardan ışık ve enerji elde edilebileceği anlaşılmıştır.
- yüzyılın sonlarından günümüze kadar soy gazlar üzerinde çeşitli binlerce deney yapılmıştır. Bu deneylerin sonucunda günümüzdeki neon lambalar ve gaz lambaları icat edilmiştir. Asal gazlarda ışık verebilme özelliği olduğuna dair fikri ilk ortaya atan isim ünlü bilim adamı Niels Bohr’dur. Yapılan çalışmalar ve deneyler sonucunda Bohr’un tahminlerinin doğru olduğu görülmüştür. Günlük hayatımızda bazı lamba ve aydınlatma araçlarında asal gazlar kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra sanayi ve fabrika bölgelerinde de gerek kimyasal karışımlar gerekse karışım parlaklığı için asal gazlar kullanılmaktadır.
Asal Gazların Tarihi
Asal gazların tarihi hakkında birçok kaynak bulunmaktadır. Soy gazlar insanlık tarihine bakıldığında yeni keşfedilmiş elementlerdir. Bu sebeple günümüzde inceleyebileceğimiz birçok kaynak bulunmaktadır. Elbette soy gazlar hakkında bilgi sahibi olabilmek için güncel kaynaklar kullanmak daha doğru olacaktır. Geçmişe ait kaynaklar bize bu elementlerin bulunuşu, çıkış noktası ve yapılan deneyler gibi olaylar hakkında bilgi vermektedir.
“Asal Gaz” tanımı ilk olarak Hugo Erdmann tarafından bir elementin kimyasal tepkimeye girme isteğini belirtmek amacı ile kullanılmıştır. Bu kurama göre bir element ne kadar az tepkimeye girme eğilimine sahipse soy gaz özelliği de o derece fazlaydı. Ancak bu kuramın ortaya atıldığı sırada He, Ne, Ar, Kr, Xe, Rn henüz keşfedilmemişti. Tarihin belli bir bölümünde soy gazlar “nadir gazlar” olarak da anılmıştır. Asal gazlar hakkındaki önemli gelişmeleri ve keşifleri hızlandıran şey Helyum’un keşfedilmesidir. Helyum’un keşfinin ardından diğer asal gazlar da kısa süre içerisinde keşfedilmiştir. Ve asal gazlar hakkında daha çok veriye sahip olunmuştur.
Neon Lambalar
Neon lambalar adından da anlaşılabileceği üzere içerisinde bir soy gaz olan Neon elementini bulundurmaktadır. Neon lambalar tek başlarına istenen ışık ihtiyacını karşılayamamaktadır. Bu sebeple onlarca hatta zaman zaman yüzlerce neon lamba bir arada kullanılmaktadır. Neon lambaların diğer lambalara göre daha fazla tercih edilmesinin sebeplerinin başında kullandığı elektrik miktarı gelmektedir. Neon tepkimeye girmesi çok zor olan, kararlı bir soy gazdır. Kararlı elementleri tepkimeye sokabilmek için uyarılma adı verilen güçlü kimyasal işlemler yapmak gerekmektedir. Neon, lamba içerisinde tutuculuk özelliğine sahiptir. Bu sayede elektrik akımının devre içerisinde doğru bir biçimde dolaşmasını sağlar. Neon’un üzerinden elektrik akımı geçer. Ancak tepkimeye girmezler. Bu durum sonucunda da genellikle kırmızımsı bir renk meydana gelmektedir.